7 Şubat 2013 Perşembe

Life of Pi (Pi'nin Yaşamı)


2012 yapımı 11 dalda Oscar'a aday gösterilen Life of Pi Yann Martell'in kitabından uyarlanmış bir Ang Lee filmi. Film hakkında insanların yüzde doksanı müthiş görsellik cümlesini kurar sanırım. En dikkat çekici özelliği gerçekten de görselliğidir belki. Ama kesinlikle sadece görsellikten ibaret bir film değil. Bence film iki şekilde düşünülmeli. İlk olarak Robinson Crusoe tarzı filmler gibi düşünülebilir. Yalnız başına, herhangi bir sebepten vahşi doğada kalan kahramanların ;yaşamı, kurtuluş hikayesi filmlerinden biri gibi düşünebiliriz. Eğer filmlerde derin anlamlar, mesajlar ya da felsefe aramayan bir izleyiciyseniz bu şekilde de gayet zevk veren bir filmdir. Sıkmayan, sürükleyen, aksiyonu yeterli, kurgusu sağlam bir film bence.


Ve tabii ki daha önce de söylediğim gibi inanılmaz görüntüleri... Benim izlediğim tüm filmler içerisinde görselliğini, manzaralarını en çok beğendiğim filmlerden biri oldu, hatta belki birincisi oldu Life of Pi. Her karesi, gecesi, gündüzü, okyanusu, adası bir kartpostal güzelliğindeydi.


İnsanların hayalgücünde bu kadar güzel dünyaların olması ve bunları bize aktarmaları beni mutlu ediyor. Tek bir oyuncuyu 2 saat boyunca sıkılmadan ve büyük keyif alarak izleyebiliyorsunuz bu sayede.


Gelelim filmin felsefik yönüne. Oturup aslında şöyleydi böyleydi muhabbeti yapmayacağım. Herkesin algıladığı kendine. Ama çok ince mesajları, fikirleri olan bir film bana göre. Filmin başındaki inanç ve din üzerine diyaloglarından, sonundaki ikinci hikayeden sonra neden birinci hikayeye inanmanın daha kolay ve güzel olduğu muhabbetlerine kadar bir insanın kendi kendisini sorgulama filmi diyebiliriz.


Son olarak içimde kalmasın Richard Parker'a vefasız, hain bir arkana dönüp bakmadın bekledi zavallı çocuk deyip imdb puanının 8.2 olduğunu belirterek bitireyim.


2 Şubat 2013 Cumartesi

Cloud Atlas(Bulut Atlası)


David Mitchell'in aynı adlı romanından uyarlanmış Bulut Atlası 2012'nin en iddialı filmlerinden biri olarak vizyona girdi. Jim Sturgess, Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant, Susan Sarandon, Ben Whishaw gibi birçok ünlü ismi ve birçok farklı hikayeyi bir araya getirmiş Bulut Atlası. Jim Sturgess varsa bir filmin içinde ben her halükarda izlerim zaten. Kendisi için Accross the Universe'e katlanmışlığım da vardır. Filmi izlemeden önce açıkçası hakkında hep olumsuz eleştiriler okudum. Ama ben sevdim bu filmi.

Evet çoğu karakterin farklı zamanlarda aynı kişi olduğunu çoğu zaman anlamadım ama anladıklarım yetti. Bence filmi bir klasik olmaktan alıkoyan şey çok fazla hikaye ve karakter. Eğer biraz sadeleştirmeye gidilseydi çok daha etkileyici bir film olabilirdi. İzledikten bir süre sonra aklımda kalan kısımlar birkaç yıl oldu sadece. Diğer zamanlarda kimin ne yapmaya çalıştığını hiç hatırlamıyorum. Ben Whishaw'ın besteci Robert Frobisher'ı canlandırdığı hikaye mesela aklımda kalan hikayelerden biri oldu.


Gelelim filmdeki favori kısımlarıma... Sevdiğim hikayelerden biri Halle Berry'nin uzaylı gibi bir şey olduğu, Tom Hanks'in de Jim Sturgess'cığımı satan hain olduğu gelecek zaman kısmıydı. Zaten iki başrol oyuncusu Tom Hanks ve Halle Berry'nin olduğu hikayelerden tek sevdiğim de bu oldu. Filmin kaç dakikasını götüren Halle Berry'nin gazeteci olduğu Tom Hanks'in ise aklımda bir çeşit doktor olarak kaldığı tam ne olduğunu hatırlamadığım kısmını ise hiç sevmedim.


Filmde çok sevdiğim hikayelerden biri Jim Sturgess'in Adam Ewing karakterini oynadığı hikaye oldu. Sadece bu ve Neo Seul hikayesi olsaydı ben bu filmi en sevdiğim filmler listesine koyardım kesin. 

İki hikayenin paralelliği, geçmişte ve gelecekteki aynı kişinin köleliğe karşı mücadelesi filmin en güçlü hikayesi olmuş bence. Neo Seul kısmının görselliklerini de hikayesini de çok sevdim. Çok sevdiğim Jim Sturgess'ı Supernaturaldaki demonlara benzeterek Koreli yapmaya çalışmalarına rağmen filmdeki favori hikayem bu kısım oldu. Hikaye, başından sonuna bence kendi başına bir film olabilecek konuya sahipti. Dediğim gibi sadece geçmişte Adam Ewing ve siyahi köle hikayesi ve gelecekteki Neo Seul hikayesi olsaydı filmde sadece ,efsane olurdu bu film.


Her iki hikayede Donna Bae ve Jim Sturgess'ın birbirlerine aşık olmaları ve özgürlük için birlikte mücadele etmeleri de filmin romantik kısmı olmuş. Bu yazıda bahsettiğim dört hikaye dışında diğer kısımlarını sevmedim ama özellikle son iki hikayenin ve Jim Sturgess'ın hatırına iyi filmler listeme soktum ben Bulut Atlası'nı.



Çok fazla anlaşılmasa da buraya da bir kim hangi yılda kimdir tablosu ekliyorum. Imdb puanı 7.9dur diyorum ve sözlerime son veriyorum.